Genlerin Savaşı
BENCİL GENLERİN SAVAŞI
- Doğa birçok sırrını genetik şifrelerimize 4 harfli bir alfabe ve 3 harfli kelimelerle yazmış dedik. Bu kodlanmış bilgileri kuşaktan kuşağa aktarırken oldukça sistematik ama karmaşık görünen bir yöntem uyguluyor. İşe yarayacak yeni bilgileri -canlıların değişen dış koşullara daha kolay adapte olabilmesi için- genetik hazineye peş peşe ekliyor. Kimi kez de bu bilgileri daha emniyetli kılmak için yedekliyor veya kopyalarını zekice gizlemeye çalışıyor. Bazı bilgilerin kopyasını bir başka gene yedek olarak kopyalatıyor, bazılarını da aynı sayfadaki iki eşit paragraf gibi yazdırıyor. Fakat bu yedek paragraflar arasına, bazen birkaç paragraflık işe yaramaz şifre ekliyor, kimi kez de birkaç sayfalık anlamsız kelime ve cümleler ekliyor ki, bu şifrelerin kolayca bulunması ve virüsler tarafından değiştirilmesi önlenmiş olsun. Öyle ki: kromozomlardaki şifrelerin yüzde 97’sinin bu anlamsız ve gereksiz DNA’lardan oluştuğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Yani açılan ve iş gören genler tüm genomumuzun sadece yüzde 3’ünü oluşturuyorlar.
Bu kopyalama tekniğini öğrenen; fakat başka hiçbir şey bilmeyen ve hiçbir işe yaramayan pek çok gen, bir bilgisayar programının kendi yedeğini alması gibi, fırsat buldukça çoğalıyor. Yüzde 97’nin içinde bunlar da var.
Genetik bilimciler Bu döküntü genlere “Junk DNA” adını vermişler. Ve şimdiye dek işe yarar bir protein sağladıklarına tanık olunmayan bu “müsvedde genler”i, uzunluklarına göre Miniuydu, Mikrouydu, Transpozon, Netrotranspozon gibi isimlerle sınıflandırmışlar.
Bunların en ünlüsü LINE-1 denilen, 1400 harften oluşmuş gendir. LINE-1, ribozoma sadece kendisini kopyalama bilgisini gönderir ve üretilen protein sayesinde fotokopisini aldırarak, kromozomlardan birine saklanır. Bu kopyalama ve çoğalma işini binlerce yıldan beri o kadar sık sık yapmış olmalı ki, 23 çift kromozomdaki tüm genlerin yüzde 14.6’sı LINE-1 genidir. Bu ve buna benzer genlerin bu inatçı ve bencil tavırları yüzünden insan genomunun haritasını çıkarmak tam 48 yıl sürmüştür.
Genomun yüzde 10’unu oluşturan bir başka bencil gen, 180 harften oluşan ALUS’tur. Bu da birbiri ardından çoğalan; fakat herhangi bir görevi olmayan genlerden biridir.
LINE-1 ve ALUS gibi bencil genler toplam şifrelerin yüzde 35’ini oluştururlar. Geriye kalan yüzde 62’sinin de açılıp, açılmadığı henüz bilinmemektedir. Çünkü bunların da bir protein sentezi sağladıklarına tanık olunmamıştır. Fakat açılan ve iş gören yüzde 3 oranındaki genlerin ne işe yaradıkları daha önemli olduğu için, şimdilik çalışmalar bunlar üzerinde yoğunlaştırılmıştır.
Bencil genlerin “görünürde” bir faydası olmadığı gibi, zararları bile olmaktadır: Bazen sağlıklı çalışan ve diyelim ki kanın pıhtılaşmasını sağlayan bir genin tam ortasına yerleşmekte ve şifreyi bozarak mutasyona neden olmaktadırlar. Hemofilya denen hastalığın nedeni işte bu bencil gendir.
Şöyle bir örnekle bunu daha iyi açıklayabiliriz: Önce kesilen bir yerden akan kanı durdurmaya yarayan geni, kendi 4 harfli alfabesi yerine, Türkçe alfabeyle yazalım:
pıhtıoluşturpıhtıoluşturpıhtıoluşturpıhtıoluşturpıhtıoluştur
Araya LINE-1 geni girdiğinde durum şöyle olur: pıhtıoluşturpıhtıoluşturbenikopyalapıhtıoluşturpıhtoluş
Bu bozuk gen de pıhtı oluşturacak proteinleri ürettiremez ve sonuç Hemofili hastalığı olur.
- Bu son anlattıklarınız oldukça rahatsız edici! Ayrıca buradan şöyle bir sonuç çıkıyor bence; genetik haritamız çıktı çıkmasına ama, bu, kalıcı bir harita değil. Çünkü bu harita hem bencil genler yüzünden değişecek, hem de dış etkenlerin zorlaması ile yeni genler oluşacağı için ileride farklılık kazanacaktır.
- Güzel ifade ettiniz. Tabiî, değişen sadece harita değildir, şifreler de değişmektedir. Evet, insan genomu dış koşullara ve hastalık oranlarına göre sürekli değişmektedir. Nasıl ki farklı ulusların genleri farklıysa, gelecek nesillerin genomu da farklı olacaktır. Bu farklar çok küçük görünebilir, ama genom kanunlarına göre bir harflik bir değişme bile çok büyük farklılıklar yaratır. Örneğin, yaşayan 6,5 milyar insandan hiçbiri bir diğerine tamamen benzemez ama benim genlerim ile Afrikalı, siyahî bir insanın genleri yüzde 99.99 aynıdır. Farelerle insan genleri arasındaki fark bile sanıldığı kadar büyük değildir. Sirke sineğinde 18 bin gen var, bizde bunun iki katı. Hepsi bu...